DEHB’yi görmezden gelirsek neler olabilir? Tedavisiz kalmış bir DEHB’nin Hikayesi...
- Dr. Şeyma İlhan
- 3 Mar
- 2 dakikada okunur
Not: Okuyacağınız hikaye DEHB’yi daha anlaşılır kılmak amacıyla tarafımca hazırlanmıştır. Tabii ki her DEHB’li birey için durum aynı şiddette olmayabilir…
3-4 yaşlarından itibaren bu çocuklar muhtemelen yaşıtlarına göre çok daha hareketli, yaramazdır. Yaş ilerledikçe ufak tefek kazalar (sıkça düşme, koltukta zıplarken bir yerini incitme, diş kırıkları, oyuncaklarına sıkça zarar vererek oynama) gözlenebilir. Daha ileri boyutlarda bu çocuklarda duygu düzenleme güçlükleri sebebiyle kafasını kasıtlı olarak sert zeminlere vurma, yaşına uygun kurallara uyum sağlayamama, kendisinin ya da aile üyelerinin kazalar sonucu fiziksel olarak yaralanması (kol kırığı), eşyaların hasar görmesi (televizyon kırma gibi), ev kazaları görülebilir.
Bir kısmı kreş, anaokulu gibi yaşıtları ile bir arada olmaya başladığı durumlarda: “Arkadaşları ile oynayamıyor, arkadaşlarına tükürüyor, vuruyor, öğretmenin sözünü dinlemiyor, sınıfla birlikte hareket etmiyor…” gibi okuldan geri bildirim alsa da bazı çocukların okul dönemine kadar zorluklarını bir şekilde idare ettiğini görürüz ya da bu çocuklar bir şekilde çevresi tarafından “idare edilir”.
İlkokula gelindiğinde ise artık işin boyutu artık değişmeye başlar. 6-7 yaş arası çocuğumuz ilkokul 1. Sınıfa adım atmış, kendi evindeki biricikliğinden birçok çocuğun arasında bir çocuk olarak, yeni bir otorite figürü öğretmenin gözetiminde gününün önemli bir kısmını geçireceği okul ortamında bulunmaya başlamıştır. Artık ders esnasında yerinde oturmak, parmak kaldırarak söz almak, arkadaşı ile bir şekilde anlaşmak, öğretmeninin anlattıklarını dinlemek ve anlamak durumundadır. Pek çok çocuk için bu durumlar başlarda kolay olmasa da çocukların çocuğu okula uyum sürecinde bu ve benzeri durumlara alışmaktadır. DEHB’li çocuklar için ise bu durumlara uyum sağlamak sanıldığı kadar kolay olmayacaktır. İlkokul döneminde bu çocuklar sınıfta kurallara uymakta zorlanacak; derste oturmakta zorlanıp sıkça ayağa kalkmak için bahaneler bulacak (çöpüm var, kalemimin ucunu açmam lazım, tuvalettim geldi, susadım, acıktım, sıkıldım), otursa bile kıpır kıpır olacak, bu durumlar dersi uzun süre dinlemesini engelleyecek aynı zamanda yaşıtlarıyla benzer akademik kazanımlar elde etmesini zorlaştıracaktır. Çocuğunuz öğretmenin sözünün bitmesini bekleyemeden konuşmaya başlayacak, arkadaşlarına sıklıkla kendi istediği şekilde oynamak için ısrarda bulunacak, onlar bunu kabul etmedikçe öfkelenecek, bağıracak, vuracaktır. Eve gelince ise ailesiyle geçireceği kısıtlı zamanın büyük bir kısmını masa başında ödevlerini yapmaya çalışarak geçirecek; bu zaman da emin olun hem çocuk hem aile için hiç kolay olmayacaktır. Anne ya da babadan en iyi ihtimalle “Hadi kızım/oğlum...” geri bildirimini sıkça duyacaktır. Oyun oynamaya, ailesiyle keyifli vakit geçirmeye yeteri kadar vakti olmayan çocuk, ruhsal olarak doymayacak ve emin olun doymayan çocuk da uyumayacaktır… Bu çocuklarda sıkça gördüğümüz bir problem de uykuya dalma ve sürdürme güçlükleridir. Uykusunu alamayan çocuk için ise ertesi gün okuldaki süreç bir öncekinden daha zor olacaktır.

Çocukluktan ergenliğe doğru uzanan zaman diliminde akademik zorluklar başarısızlığa, başarısızlık, kaygı ve özgüven kaybına; sosyal alanda doyurucu olmayan ilişkiler, yalnızlığa, yalnızlık depresyona, depresyon ise kendi içine çekilmeye, bazı durumlarda alkol ve madde kullanımına, mesleki ve mali sorunlara yol açabilecektir.
Yani eksik teşhis ve yapılamayan tedavinin, odaklanamamanın çok ötesinde önemli sonuçları olabilecektir…
Comments